Bağımlılık, başka bir şeyin ya da kimsenin istemine, gücüne ya da yardımına bağlı olma halidir.
Bağlılık ise, birine karşı sevgi ve saygı ile yakınlık duyma olarak tanımlanır. Bağlılık ve bağımlılık iki benzer kavramlar gibi görünüyor olsalar da, birbirinden oldukça farklıdır.
Bağlılık, yakınlık, şefkat, birlikte olmaktan mutluluk duyma duygularını içerirken, bağımlılık onsuz yaşayamama, alışkanlık, vazgeçememe ve kaybetme korkularını içerir. Bağlılık duyguları ile başlayan ilişkilerde, zamanla bağımlılık hislerinin gelişmesi kaçınılmaz bir durumdur. Bu durumun engellenmesi için bireylerin, birbirlerinin bireysel özgürlüklerini kısıtlamamaları gerekmektedir. Bir ilişkide birey kendisini bağımlı gibi hissedebilir. Eğer ki, birey yaşantısını bağımlı hissettiği kişi olmadan, devam ettirebiliyorsa, bu bağlılık olarak tanımlanabilir. Fakat kişi bağımlı olduğunu hissettiği kişi olmadan hayatını devam ettiremiyor, onsuz kendisini çaresiz ve mutsuz hissediyor, vazgeçmekte güçlük yaşıyorsa, bağımlılıktan söz edilebilir.
Aşağıdaki düşünce, duygu ve davranışlar varsa ilişkide (kişide) bağımlılığa dair bazı ipuçları gözlemlenir.
Yaşanan bu kaygılar, ilişki boyunca hissedilmekte ve kişinin bağımlılığında zaman zaman azalmalar olmakla birlikte sürekli devam etmektedir. Kişi, bağımlılığın yarattığı “O benim her şeyim, onsuz yaşayamam, onsuz olmayı, hayal edemiyorum.” gibi düşüncelerle yaşadığı ilişkinin bitmemesi için kontrol yöntemlerine başvurarak ilişkiyi sürdürmeyi amaçlamaktadır. Kontrol etme düşüncesinin temelinde aslında görüldüğü gibi çok ilgilenmek ya da yaşanılan büyük bir aşk yoktur. Dışarıdan bakıldığında çok seviyor gibi görülse de yaşanılan yoğun bir kaybetme korkusunun dışavurumudur.
Birey eşini kaybetmemek adına onun için her şeyi yapmayı göze alıp, adeta ona kul köle rolünü üstlenirken bütün beklentilerini karşılamayı, onun kendisinden başkasına muhtaç olmamasını sağlamayı amaçlamaktadır.
İlişki bağımlılıklarında kişiler, yaşayabilmek için birisiyle birlikte olmaları gerektiğine inanmaktadırlar. Eşinin ona açlığını duydukları bütünlüğü vereceğini sanırlar. İşte bu yüzden ilişkiler yürümez. İlişki bağımlıları kendi başlarına var olabileceklerine inanmazlar.
Evlilikte ya da evlilik öncesi ilişkilerde erkek biraz da toplumun ona verdiği roller gereğince hep ön planda olan taraftır. Kadından erkeği yüceltecek sözler söylemesi, onu güçlendirecek davranışlarda bulunması beklenir. Buna karşılık olarak, kadını güçlendirecek, takdirde bulunacak, yüceltecek bir erkek rol modeli ilişkilerde olmazsa olmaz niteliğini taşımamaktadır. Bu sebepten dolayıdır ki, önceliklerini sürekli erteleyen, kendini geri planda tutan, ev yaşantısının dışında kendi yeteneklerini geliştirme fırsatı bulamayan kadınlarda bağımlılık duygusu artış gösterirken, özgüvenlerinde aynı orantıda azalma gözlenir.
İlişkide bağımlılık, aşk, sevgi ve duygusal nedenlere bağlıyken; evlilikte bağımlılık ekonomik durumlardan da kaynaklanmaktadır. Ekonomik özgürlüğünü kazanmak erkeğe ait bir rol iken, evin geçimini bir erkeğin sağlaması kadına öğretilmiş bir öğretidir.
Bağımlı ilişkilerde izole bir ilişki yaşama şekli vardır. Bireyler aileleriyle, arkadaşlarıyla ve yakın çevresiyle çok az zaman geçirmekte, geri kalan bütün süreyi birbirleriyle paylaşmaktadır. Bağımlı ilişkilerdeki bu izole yaşantı bireylerin birbirine olan mecburiyetlerini arttırır. Bu kadar iç içe olmak, ilişkinin yürümesi için bir engel iken, bağımlılığın artmasına yol açar.
Bağımlılık özelliği taşıyan ilişkilerde, bağımlılık duygusunun giderilmesi için terapide hangi alanlarda çalışıyoruz:
Aynı zamanda bağımsız eşle terapide nasıl çalışılıyor ve eşe nasıl destek olması isteniyor:
İlişkilerinde bağımlılık hisseden bireylerin, bu kazanımları edinebilmek amacıyla bir uzman desteği almaları gerekmektedir. Terapi sürecinde kazanılacak bu değerler, ilişkinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi amacıyla gereklidir.